Araplar ve diğer Müslüman ülkeler bayramın bugün başladığını düşünüyor.
Türk alimleri önemli dini günleri ay takvimine dayanan astronomi bilimini kullanarak hesaplıyor. Fakat Arap alimleri hala ayın şekline bakarak dini günlerin tarihini belirlemek konusunda ısrarcı.
Camii çıkışında bazı kimselerin baklava sattığını gördüm. Baklava İstanbul’da camii çıkışlarında bedava dağıtılırken burada parayla satın alınıyor. Kelimenin tam anlamıyla bir kültürel yozlaşma.
Ana kapının önünde, çiseleyen yağmurun altında bayramlaştık ve benim için yeni bir ev olan TURKYAR’a (Türk Öğrencileri Yardımlaşma Derneği)’ne gittik. Hepimiz için bir kahvaltı hazırladık ve birlikte tadını çıkardık. (Ne yazık ki bulaşıkları yıkamak bana düştü)
Güne Regent Street’e yaptığım küçük bir geziyle devam ettim. Londra’nın Savile Row’u ile Regent Street arasında ilginç ve tarihi bir Starbucks bulunuyor. Yeni elden geçirilmiş bu Starbcuks’ın maun ağacından el işçiliği bir tavanı var. Tavanın 1903 yılında Şam’daki bir kahvehaneye ya da Türk hamamına ait olduğu tahmin ediliyor.
Starbucks daha once halı dükkanı olarak kullanılmış ve açık bir şekilde tavanın ortasında tuğra görülüyor. (Bu zamanda Şam bir Osmanlı şehriydi ve Sultan’ın cömertlik ve gücünü sembolize eden bu imzayı görmek oldukça normaldi. Tarihe bakılırsa imza 2. Abdülhamid’in olmalı)
Aslında buraya arkadaşım Şhane ve ben Bond Street’in uzun ara sokaklarında kaybolduktan sonra geldik. Sonunda buraya girmeye ve biraz dinlenmeye karar verdik. Atalarımızın Londra’daki izlerini görmek beni mutlu etti çünkü geçmişte güzel sanat eserleri yarattık ve bu tavan gibilerini taşımayı başardık.
Günün sonunda Oxford Circus’tan bazı fotoğraflar çektim çünkü bir binanın her tarafında havalı Noel süslemeleri vardı. Binanın adını hatırlamıyorum ama güzeldi.